27 Nisan 2019 Cumartesi

Alengirsiz Şiir

Bu şiir Ali Lidar‘a ait sanılsa da bir söyleşide kendine ait olmadığını ve yazarını da bilmediğini söylemiştir. Ben bir ekşi sözlük yazarı tarafından Alengirli Şiir‘e nazire olarak yazıldığını düşünüyorum fakat kesin bir kaynak bulamadım.
Ben seni seviyorum ve sanırım toplum buna hazır
Umurumda bile olmaz nükleer denemeler
Bıraktım Nietzsche’yi Kant’ı kafam hiç karışık değil
Ruhum en güzel yaşında ve sen yeterince büyüksün
Kitaplarda tanıdığım tüm kadınlardan güzelsin…
Ben seni severim ve ikimiz de bundan yararlanırız
Şiirler demlerim sana otlar yetiştiririm
Beşiktaş’ın maçı olur mesela
Diğer kanalda da senin sevdiğin dizi
Maç için öbür odaya geçmem
Seninle dizi izlerim…
Ben seni severim ve rabbim buna razı olur
Diyalektik dediğin zaten kanıtlanmamış bir varsayım
Kanıtlansa da fark etmez şu dakikadan sonra
Olsa olsa aşkımıza teorik gerekçe olur
Ben seni severim gülüm hadi bana iş çıkar
İşim gücüm sen ol benim ben seninle çok güzelim.
(Yazarı bilinmiyor…)

Alengirli Şiir

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
İyi kitaplar okudum bir boka yaramadı…
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma sıçtı…
Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik…
İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim…
Ali Lidar

18 Ocak 2019 Cuma

İtirazım Var ( Vaaz Sahnesi )




İhtiyaçtan fazla mal haramdır, hırsızlıktır… Altın ve gümüş, yoksullar üzerinde hegemonya kurmak için kullanılıyor… İnfak edilmiyor… Mülkte şirk koşuluyor… Kırkta bir diye bir şey tutturulmuş gidiyor… Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var… Peki sokaktaki açtan, yoksuldan haberiniz var mı? Bu dinin klasik fıkıh anlayışı, yeryüzünün sokaklarında aç gezen 1 milyar insan için ne diyor?
O fıkıh, Ömer’i vuranların, Ebuzer’i çöle gömenlerin, Ali’yi hançerleyenlerin, Hüseyin’i susuz bırakanların, Medine’yi yağmalayarak 900 sahabe kadınına tecavüz edenlerin ve Kabe’yi mancınıkla ateşe verenlerin fıkhıdır.
O fıkıhtan bir şey çıkmaz. O, zenginlerin, kodamanların, cariye ve köle sahibi olma peşine düşmüşlerin fıkhıdır. Sultanların, harem ağalarının, zindandan İmam-ı Azam’ın kırbaçtan morarmış cesedini çıkaranların, kırkta bircilerin fıkhıdır… Ebuzer Ğıfari’nin dediği gibi ‘Geceyi aç geçirip de kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim…’ ”

Filmin sonundaki jenerikte vaazın İhsan Eliaçık’a ait olduğu geçiyor. Camide fondaki ses olan verilen vaazın alındığı makale yazar İhsan Eliaçık’ın Mülk Yazıları kitabının 385-392 sayfa aralığında yer alan ”Ebuzerleşmeyelim İnşallah” adlı makalesinden derlenmiş. 


23 Temmuz 2013 Salı

Merhaba, Ben Kapitalizm



"Merhaba,

Ben Kapitalizmim ve kızlarınızı Barbie'lerle büyüttüm, sizden estetik operasyon için para istiyorlarsa bu şaşılacak bir durum değil. çıkarlarım uğruna üstünüze moda endüstrisini saldım! Sonuç: 17 yaşındaki kızların %78'i dış görünüşlerinden rahatsız. kadınları ne kadar "şişman" olduklarına öyle bir inandırdım ki, sadece ABD'de 10 milyon kadın anoreksi/blumia hastası! bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücuduna duyduğu memnuniyetsizliği %50 artırmaya yetiyor!

işyerlerinde çalışıyor olmak yerine protesto gösterilerine katılan insanlar beni çıldırtıyorlar! Dünya çapında yükselen anarşi, bu inatçı protestolar da neyin nesi? Yeni ürünlerimi beğenmediniz mi? bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki, hırsız ve elitist bir CEO'nun hayat hikayesi sizin için "azim ve başarı hikayesi".

ortalama bir insanın günde 5.5 saat TV izlediği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok! "insanlığı" sevip, komşunuzdan nefret etmenizin sebebi benim! siz benden kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Gördüğünüz reklamların %46'sı caddelerde, sokaklarda, halka açık her yerde! benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Ahlakınızı o kadar bozdum ki babanız ölüm döşeğindeyken aklınızdan geçen şey kardeşlerinizle mirası nasıl bölüşeceğiniz!

Ben Kapitalizmim ve para herşeydir! Sizi böyle çılgın bir şeye inandırabilmiş olmam ne müthiş bir başarı. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yediklerinizi eritmek için ter döküyorsunuz! benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1.4 milyar aç insan var! siz yılda ortalama 100.000 reklamın karşınıza çıktığının farkında mısınız? Starbucks için kahve temin eden bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek! sizin bir şeyleri anlamak için çabalamanız gereksiz, patronun ne diyorsa onu yap sonra da televizyon izle! PC oyunlarıyla beslediğiniz çocuklarınızın birinin ölümünü duyduğunda verdikleri tepki şu: "Sadece tek canı mı varmış?"

Batı dünyasından her yıl 3.5 milyon kişi Uzak Doğu'ya seks turlarına gidip çocuklarla ilişkiye giriyorlar! Uzak Doğu'da 6-12 yaş arası kızlar 200$ gibi komik bir miktarla seks kölesi olarak satılıyorlar. "serbest piyasa ekonomisi" dünyanın en büyük yalanı. ben bile kendimden tiksiniyorum. güzelliğin tanımını da değiştirdim: En güzel kadın en iyi göğüs estetiğine sahip olan kadındır. Amerikalıların %24'ü eğer milyarder olmaları için gereken bu olsaydı bütün ailelerini reddedebileceklerini söylüyor. sizin emekli olmanıza ancak bir devrim yapmak için çok yaşlı ve çok yorgun olduğunuzda izin veririm. kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria's Secret'a koşun, incecik bir parça çamaşıra 80$ verince çok çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum! en büyük başarılarımdan bir tanesi, insanları "çok fazla düşünmek" diye bir kavrama inandırmak. Çok fazla düşünme, hadi!

Ben Kapitalizmim ve para benim param. Sizin bunu anlamak için sadece biraz zamana ihtiyacınız var. 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum! Tayland'da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland'e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek. Batı dünyasında kredi kartı borcu yüzünden intihar edenlerin sayısı an itibariyle senede ortalama 22.000 kişi! Batı Avrupalılar, Sahraaltı Afrikalılardan 6.5 kat daha fazla et tüketiyor. 25.000 tane Suudi prensi otomatik olarak ayda 35.000 $ maaş alırken, milyonlarca Arap yataklarına aç gidiyor. Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin %90'ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var. Afrika kıtasından her sene 8.5 milyon $ değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar... siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan'da 1 milyon kişi günde sadece 1.2 dolar kazanarak o pırlantaları üretirken. Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor. sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64'ü kokain bağımlısı. yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz. yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz banyonuzun fayansının renklerinden rahatsız oluyorsunuz.

Hangi aşktan, hangi sevgiden bahsediyorsunuz, sevgilinize sevginizi sadece hediyelerle, lüks mekanlarla, arabalarla kanıtlayabiliyorken siz hangi tanrıdan bahsediyorsunuz, artık farkına varın, taptığınız tek tanrı benim!!!

ABD'de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok çünkü TV'de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar. sen bir dilenci senden para istediği zaman en küçük bozuklukları seçmeye devam et. size hep bir şeyinizin eksik olduğu hissini hissettiriyorum ki daha fazla alışveriş yapın.

İşini sevmiyor olabilirsin, bırakmak isteyebilirsin, problem değil, o işi senden daha ucuza yapacak binlerce kişi hazırda bekliyor! sen farkında olmayabilirsin ama 6 yaşındaki bir çocuk, hayatının ortalama 1 yılını TV izleyerek geçirmiştir. Odasında TV ile büyüyen bir çocuğun sabıkasının olması ihtimali, TV ile büyümeyen bir çocuğa göre % 40 daha fazladır. TV enerjini tüketiyormuş gibi hissediyorsan eğer, doğru hissediyorsun çünkü TV izlemek fiziksel aktivite yapma isteğini % 57 azaltır. Sen şimdi satın al ilerde çocukların ödeyecekler. nörologların sizi daha çok tüketime teşvik edebilmek için araştırmalar yapmasının sebebi benim. Benim işim insanları, nesneleri, hatta duyguları birer tüketim malzemesine dönüştürmek.

Ben Kapitalizmim ve yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım. çocuklarınız için bayramların tek bir anlamı var artık: Harçlık! Dünya nüfusunun %50'si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin %1'ine sahip. Dünya nüfusunun %1'i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin %50'sine sahip. Kaddafi ailesinin süper lüks hayatının ifşa edilişi beni tedirgin etti. petrollerini ucuza elde edebilmek için son 40 yılımı Arapları "fanatik İslamcı" diye damgalamakla geçirdim.

Visa Application: Sizi sadece ucuz işçiyken seviyorum üçüncü dünya ülkelerinin zavallı insancıkları. Sakın gelip de medeniyetimi kirletmeyin! "Visa Application"ın Türkçesi: "Ben senin petrolunu çalıyor olsam bile senin ne haddine benim ülkeme girmeye çalışmak?!" "Visa Application"ın Türkçesi: Ben senin ülkene girip seni her şekilde sömürebilirim, ama sen benim ülkeme tatile bile gelemezsin ilkel şey! Kimi arkadaşlarınla buluşmak senin için tam bir stres sebebi çünkü çok pahalı mekânlarda takılıyorlar ve bu seni maalesef aşıyor! Bir kapitalist işçilerini yalnızca çalışmaya devam edebilsinler diye besler.

Hadi hepiniz kabul edin artık, televizyon sizin tek gerçek arkadaşınız. uykumda "daha ucuz işçi..." diye sayıklarım. bankacılar benim evlatlarım. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölüme sürüklenirken sizin "nasıl daha zengin olabilirim" diye düşünmeniz bana büyük zevk veriyor! Anlamıyor musunuz, toplumda fakirliğe ihtiyacımız var, onlar yeterince fakir olmadan sen bu kadar zengin olabilir misin canım? Sizi neden çalışmakla bu kadar meşgul ediyorum? Fazla düşünmeye vaktiniz olmasın, aklınıza "tuhaf" fikirler girmesin diye elbette. Toplumu öyle bir hale soktum ki onbinlerce kişi kolaylıkla stadyumlarda toplanabilirken protesto gösterilerine pek kimse gelmiyor. Başardım! Hepiniz kölesiniz, her gün evinize gidip ruhunuzu televizyon ekranınızla ısıtan, ancak hediyelerle sevdiklerinizi mutlu edebilen köleler. Televizyon karşısında uyumanın içinizdeki tüketim isteğini %20 artırdığını belirtmek istedim iyi geceler demeden önce. Amerikalıların %85'i ekonomik durumlarını iyileştirebilecekse faşist bir hükümeti seçebileceklerini söylüyor. İşte kapitalin gücü! İnsanları "borç batağı" ile korkuttuktan sonra yaptıramayacağım şey yok! Para benim param, düzen benim düzenim. Toplumu öyle bir hale getirdim ki kendinizi "normal" göstermek için takım tutmanız, alışverişe bayılmanız, ünlüleri takip etmeniz gerek. Tabii ki bu toplumdan uzak durma teşebbüsünde bulunabilirsiniz ama sonunda kendinizi yine bir AVM'de bulacağınızdan şüpheniz olmasın. Protesto etmek hakkınızı bile elinizden alıp, en sonunda canınızı dahi alabilen bir devleti kendi vergilerinizle beslemeniz müthiş. Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf. Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı, kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf.

Ben Kapitalizmim ve para benim param, sizin bunu anlamak için sadece biraz zamana ihtiyacınız var. Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız ne kadar komik, zavallı tüketim bağımlıları! Ortalıkta çok fazla özgürlük var ve yeterince ölüm yok. Ben istediğim kadını elde ederim, biraz altın, biraz pırlanta, biraz şan şöhret, birkaç güzel vaat, tamamdır. Sizlere yüksek çözünürlüklü TV verdim ki beyninizi daha net yıkayabileyim canlarım.

Neden hala inat ediyorsun, bütün arkadaşların seni alışveriş merkezlerine götürmeye uğraşırken, herkes seni tüketmeye teşvik ederken?"

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Devrim


temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim


zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir hali


İçinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve toplu iğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek icin zulmüne
makas denilen patronun


gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının


kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
kim bilir kaç yunus görmüş
kaç denİz gezmİş...


sunay akın

27 Şubat 2012 Pazartesi

Bi Fıkra: Mahmud mu, Jean Fransua mı?


Size bir fıkra anlatayım.


Cezayirli bir çocuk Fransa’da okula başlar, okulun ilk günü öğretmeni sorar;
-Adın ne senin?
”Mahmud,” der çocuk.
-Olur mu öyle şey, öyle isim olmaz. Burası Fransa ve sen de bir Fransız vatandaşısın. Senin adın bundan sonra Jean Fransua.
Fukara çocuk eve gider, annesi ”Hoşgeldin Mahmud” deyince huysuzlanır bizimki.  
-Mahmud değil, Jean Fransua benim adım.
Annesi çocuğu temiz bir pataklayıp kenara koyar. Akşam olunca baba gelir. Baba da oğlunu Mahmud diye çağırınca oğlan yine öğretmeninden aldığı terbiyeyle ”Benim adım Jean Fransua!” der. Bunun üzerine baba da üzerinden geçer bizimkinin. 
Sabah çocuk tekrar mektebe gittiğinde öğretmen sorar;
-Jean Fransua, bu ne hal?
”Hiç sorma hocam,” der çocuk, ”İki tane Arap’ın saldırısına uğradım.”

28 Ocak 2012 Cumartesi

Başlarken...




Eveeeett...
Başlayalım bakalım...

Hayatı devamlı erteleyenler için zordur önsöz yazmak. Bir işe başlamak korkutur çünkü. Bünyesi değişikliği öyle kolay kolay kaldıramaz. Küçük bir eşyanın yer değiştirmesi bile canını sıkabilir. Henüz hazır değildir böyle bir şeye. Değişimin olacağı o günün geleceğini bilir ama yine de erteler. Ya çok tembeldir ya da korkuyordur başlamaktan. Başlangıçlar bunun için çok önemlidir.

Önsöz yazmak da zormuş. Diyeceksiniz ki daha bunu yazamıyorsun devamını nasıl getireceksin? Öyle demeyin. Başlamak kolay değil. Kaç kere giriştim bu işe ben haberiniz var mı?

Daha ilkokuldaydım. 5.sınıf. Kendime güzelce bir ajanda buldum. Ona sağdan soldan duyduğum, okuduğum güzel sözleri yazacaktım, başaramadım. Sıkıldım.

Ortaokuldaydım. Oldum olası tarih ve edebiyata ilgim vardır. Edebiyat hocam mükemmel biriydi. İdealistti. Bana edebiyatı sevdirdi. Okumaya onunla başladım. Her ne kadar ilk okuduğum roman bir yıllık ödev zorlaması olsa da bunun devamını getirdim. Kısa hikayelere merakım vardı. Ben de yazmak istedim. Birçok ünlü yazar kısa hikayeler ile başlamıştı yazın hayatına. Stephen King o koca koca serilerden önce küçük gerilim öyküleri yazıyordu. Harika öykülerdi. Ama benim öykü işi de ertelendi hayatın gaileleri arasında. Bir ortaokul öğrencisinin ne gibi sıkıntıları olacaksa artık o yaşta.

Lisedeydim.Büyüyorduk. Çocukluktan çıkıp birey olmaya doğru gidiyorduk. Yavaş yavaş politik tavrımız da şekillenmeye başlamıştı. Gerçi bizden önceki dönemler tarafından hep apolitik bir gençlik olmakla eleştirildik ama bunda suç bizde değildi. Çünkü biz 80 sonrası çocuklarıyız. Bir korku döneminin ürünleriyiz. Bizleri bu şekilde yetiştiren sizlersiniz. Çünkü siz korkuyordunuz. Kötü dönemlerden geçmiştiniz. Bunları ya yaşamış ya da tanığı olmuştunuz. Bizi o paranoyak ruh halinizle büyüttünüz. Etliye sütlüye karışmayan, devletine saygılı, sorunsuz, artık duymaktan korktuğunuz "isyan" ,"hak" ,"adalet" gibi sözcükleri ağzına almayan, dahası bunlarla işi olmayacak ve herşeyi büyüklerine bırakacak apolitik çocuklar... Devlet de bu konuda size yol gösterdi tabi. Zamanın en büyük propaganda aletleri ile. Radyo ve televizyonla. Tek kanal dönemi devletin bizlere hep nasıl vatandaş olmamız gerektiğini dikte etmesiyle geçti. Şükürler olsun ki sokaklarımız vardı. Bizi tek tip insanlar olmaktan kurtaran tek alternatifimiz.

Böyle bir altyapıya sahip bireyin de dünya ve memleket meselelerine bakış açısı da paranoyakça oluyor. Şüpheciydik. Bilmemekten mi yoksa bizi büyüten neslin tutumundan mı bilinmez ama bağlanma sorunumuz vardı. 70'lerin gençleri amaçları için ölümü göze alıyorlardı. Duruşları netti. Ya bizim? Nasıl bir dünyaya doğduğun önemli. Biz de isterdik özgür bir dünyaya doğmayı... Ama biz sıkıyönetim çocuklarıyız. Gücün karşısında sinmiş, biat etmiş bir toplumun çocukları. Belki de bu yüzden hedeflerimiz konusunda kararsızdık hep.

Evet lisedeydim ve yazmak istiyordum. Bir ara günlük tutmayı bile düşündüm ama yazamadım. Herşeyi yazmak korkutuyordu. Kimden? Etraftan, ondan, bundan ve aslında sistemin kendisinden. Belki de tüm bunlar bahaneydi ve ben Oblomov'un ta kendisiydim.

Ünivesitedeydim. Sevmediğim bir okulda, sevemediğim bir bölümde. Sonlarına doğru sevmeye başladığım bir şehirde. Pratikte boş geçirdiğim yıllar diyebilirim. Sadece haftanın üç günü okul vardı ve gençliğinin en heyecenlı, kanının en deli aktığı yılları sen dünyanın en sıkıcı kentinde geçiriyorsun. Yapacak hiçbirşey yoktu. Yazmaya miskinliğin kitabından başlasam ortaya bir başyapıt çıkardı herhalde. Klasik bir öğrenci eviydi. Yurdun değişik yerlerinden gelmiş ama aslında birbirinin aynı dört genç adam. Günün büyük bölümünü uyumakla geçiren bir tür homo sapiens. Gün ışığı bunlara zararlıdır. Mecbur kalmadıkça (devamsızlık tehlikesinde olan bir ders veya sınav olmadıkça) gün içinde bunları dışarıda göremezsiniz.Yuvalarına pek güneş girmez. Perdeler her daim kapalı durur. Beslenme vakitleri gecedir. Bu türler üçerli beşerli gruplar halinde yaşarlar. Dağınıklık en belirgin özellikleridir. Onlar için ev sadece içinde donmadan uyunabilecek bir mekandır. Hijyen diye birşeyin varlığı ile tanışmaları uzun yıllar alacaktır. Beslenmeleri oldukça basittir. Bunun için en gerekli şey bir tava, bir tüplü ocak ve birkaç da yumurta. Beslenme sorunu hallolduktan sonra gece dışarı çıkılıp boş boş gezilir ve gecenin geç bir saati evin yolu tutulur. Ev içinde yapılacak pek bir atraksiyon yoktur. En büyük eğlence ortak alınan okey takımıyla sabahlara kadar evden hiç eksik olmayan misafir arkadaşlarla oynamaktır. İçilen sigaranın, çay ve nescafenin haddi ve de hesabı yoktur. Bu yaşam türü, boş vakti çok olduğu için kendini okumaya verir. Ama bunun için yeterli finans kaynaklarına sahip değildir. En nihayetinde bütçesini üç ayda bir gelen devletin kendisine ölmemesi için verdiği harçlıklar ve evden gelen destekler oluşturmaktadır. Bunun için en çıkar yol korsan kitapların en yoğun olduğu yere gidip yine kendisi gibi öğrenci olan satıcılarla samimiyeti ilerletmektir. Bu sayede çok cüzzi ücretler karşılığında değiş-tokuşlarla bir sürü kitap okunabilecektir. Okunmuştur da.

Yazmak için önce bilgi sahibi olmanın, bunun için de çok ama çok okumanın bilincine vardığım yıllardı. Un vardı, şeker vardı, şartlar olgunlaşmıştı ama ben yine başlayamadım. Yok bu sefer de bahane aramayacağım. O kadar miskin bir yaşam düzeninden inanın zaten birşey çıkmazdı. Maalesef üniversite kelimesi bizim için pek de amacına uygun bir yer olarak görülmüyordu. Eğitim, uzmanlaşma gibi şeyler zaten bize yabancıydı. Amaç sadece belirlenen ders geçme sistemi dahilinde dersten alınabilecek maksimum puanı ders geçme için gereken minumum puana eşitlemekti. Diğer taraftan üniversiteye asıl geliş amacına da çok uzaktık. Lisede gördüğümüz broşürlere benzemiyordu bu üniversite. Yine o zamanlar öğretmenlerin "Siz bu sınavı verin üniversite de rahatsınız. Bambaşka bir yaşam biçimi sizi bekliyor." sözü kesinlikle burası için söylenmemişti. Tamam Tv'de izlediğimiz gibi Amerikalı öğrencilerin her daim partiler verdiği cennetten bir yer olarak düşlemedik ama birazcık yaklaşamaz mıydı bu tanıma? Neyse... Zaten o zaman da başaramadım yazmayı. Bunu da genel üniversiteli öğrenci miskinliğine bağladım.

Ya şimdi? Yazacak mıyım?

Bilmem...

aardvark 

Alengirsiz Şiir

Bu şiir  Ali Lidar ‘a ait sanılsa da bir söyleşide kendine ait olmadığını ve yazarını da bilmediğini söylemiştir. Ben bir ekşi sözlük yaza...